Ahmet Haşim Kimdir? Biyografisi, Hayatı, Eserleri, Kişiliği

Biyografi

Ahmet Haşim Biyografisi Hayatı Ahmet Haşim kimdir? Ahmet Haşim’in eserleri nelerdir? Hayatı, edebi kişiliği, şiir kitapları, fıkra türündeki eserleri, biyografisi hakkında bilgiler.

Ahmet Haşim’in Hayatı (1884 – 1933)

Fecr-i Ati şiirimizin en büyük şairidir. Bağdat’ta doğdu. Alüsizade’lerden Arif Hikmet adındaki bir mülkiye kaymakamının oğludur. Babası onu 1895’te İstanbul’a getirdi. Galatasaray Lisesi’ne yerleştirdi. Haşim, burada bir yandan Türkçesini ilerletirken, bir yandan da şiirler yazıyordu. 1901’de yazdığı Hayal-i Aşkım onun ilk yayımlanan şiiridir. Bu sırada Abdülhalk Hamit, Cenap Şahabettin, Tevfik Fikret gibi şairlerin etkisinde bulunuyordu. Galatasaray Lisesi’nden 1907’de mezun oldu. Hukuk Fakültesi’ne girdi. Aynı zamanda Reji İdaresi’nde memur olarak çalışıyordu. Fransızca öğretmeni olarak İzmir’e tayini çıkınca, İstanbul’dan hukuk öğreniminden ayrılmak zorunda kaldı. Maliye Bakanlığı tercümanlığına geçince, tekrar İstanbul’a geldi. Birinci Dünya Savaşı’na yedek subay olarak katıldı. Savaştan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde Estetik ve Mitoloji, Harp Akademisi ile Siyasal Bilgiler Okulu’nda Fransızca öğretmenliği yaptı. Öteden beri böbrek hastalığı çekiyordu. Tedavi için 1932’de Frankfurt’a gitti. Dönüşten kısa bir süre sonra şiddetlenen hastalığı, şairin 4 Haziran günü ölümüne sebep oldu. Mezarı Eyüp’tedir.

Seyr eyledim eşkâl-i hayât-ı

Ben havz-ı hayâlin surlarında,

Bir aks-i mülevvendir onunçün

Arzın bana ahçâr ü nebâtı.

Ahmet Haşim’in Sanatı, Üslubu, Dili, Edebi Kişiliği

Haşim Batı anlayışında ilk mısrayı getirir. Sembolist, empresyonist bir şairdir. Fecr-i Ati şiirinin odak noktasıdır, bilinmeyen O Belde‘nin özlemi içerisindedir. Sanatını anlayabilmek için, çocukluğunu bilmek gerekir. Çocukluğunun sanatı üzerinde büyük etkisi görülür. Annesi son derece şefkatli bir kadın, babası ise merhametsizliğe varan bir sertliktedir. Annesinin ölümü ile korkunç bir yalnızlığa düşer. Şiirlerinde annesine karşı duyulan engin sevgiyi, yalnızlığı, küçücük yüreğine zamansız düşen öksüzlük duygusunu, çocukluk anılarının en renkli rüyasını bize de duyurmaya çalışır.

Edebiyatımızda çocukluk anılarının en güzel duygulaştıran, duyurabilen şairlerdendir. Sanat için sanatı benimsemiştir. Şiirlerinde toplumsal düşüncelerle olaylara yer vermez. Hece ölçüsünü hiç kullanmaz, hep aruz ölçüsü ile yazar; Arapça, Farsça sözcüklere, tamlamalara; benzetmeli, istiareli, mecezlı anlatıma çok yer verir. Şiir dili sade değildir. Şiirlerinde yaşayan Türkçenin güzelliğini, konuşulan dilimizin zevkini bulamayız. Haşim’e göre şiirle nesir birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılır. Şiir duyulmak için, düzyazı ise anlaşılmak içindir. Şiirdeki güzelliğin kapalılıktan doğduğunu, şiir dilinin nesir gibi anlaşılmak için değil fakat duyulmak üzere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın aracı bir lisan olduğunu savunur. Söz anlamın biçimi olduğuna, şiir sözden çok musikiye yakın bulunduğuna göre, ön plana uyumu, ikinci plana anlamı alır.

Peygamberlerin sözleri gibi türlü anlamlara gelen, herkesi hoşlanacağı duygulara sürükleyen, anlam bakımından tam bir açıklık taşımayan, okuyucunu muhayyilesini her an uyanık tutan şiire varmaya çalışır. Ahmet Haşim; Batılı sembolistlerde olduğu gibi, görünen alemin ötesinde görünmeyen bir alemin varlığına inanır. Bunun özlemi ile duygulanır. İnsanın iç ürperişlerini, akşam güneşinin renklerini, mısralaral resim yapan bir sanatın özelliklerini, ışıklı duygularla, renkli seslerle örülü bir kompozisyonu Haşim’de bol bol bulabiliriz.

Edebiyatımızda Haşim çapında, ikinci bir empresyonist göremeyiz. Çocukluğunun sihirli dünyasını, en renkli sözcüklerle gözlerimizin önüne serer. Aşk’la tabiat, şiirlerinin en belirli konularıdır. Onun şiirleri o güne kadarki şiirimizde görülmeyen yepyeni duygularla söyleyişlerle örülüdür. Bu şiirlerde; günün hayale en uygun olan sabahlar, akşam saatleri, mehtaplı göller, kuğular, leylekler, güller, bülbüller, her an değişen renkler görülür.

Ahmet Haşim’in Eserleri

Şiir kitapları: Göl Saatleri (1921), Piyale (kadeh, 1926, 1928),

Sohbet ve Fıkraları: Gurabahane-i Laklakan (1928), Bize Göre (1928, 1960)

Yolculuk Notları: Frankfurt Seyahatnamesi

Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör